Bu Krishnamurti Videosu Kendinizi Düşünmenizi Sağlayacak

Krishnamurti, dünya çapında birçok insana manevi bir rehber olarak hizmet eden büyük bilgeliği ile dikkat çekti. Ana temaları bizi her birimizden başlayan bir psikolojik devrim başlatmaya davet ediyor. Krishnamurti’nin düşünceleri, gerçekte kim olduğumuz konusunda derinleşmemize yardımcı olur.
Krishnamurti’nin kapsadığı temalar bizi bu kendini tanıma sürecini deneyimlemeye daha da yaklaştırıyor ; deneyimlerimizden, içeriden ve bize dışarıdan gelen her şeyden ve özümsediğimiz teorik her şeyden değil. Bizi kendi deneyimlerimiz, düşüncelerimiz, fikirlerimiz ve sonuçlarımız dahil olmak üzere yolumuza çıkan her şeyden şüphe etmeye, sorgulamaya ve şüpheci kalmaya davet ediyor.
İçinde yaşadığımız aldatmacaya kendimizi uydurmak adettendir. Gerçekten kim olduğumuzu bilmek istemiyoruz. Mutluluğu, dengeyi, güvenliği, uyumu özlüyoruz; ama tüm durumlarımızdan geçmeye istekli değilsek, tüm bunlar kendi kendimizi kandırmaktır. Acıdan, öfkeden, üzüntüden, nostaljiden, ağlamaktan ve ıstıraptan uzak durmaya çalışırsak; kim olduğumuzu kaybederiz.
Kendi ıstırabımıza, bağlılıklarla ve başkaları tarafından değer görmeme korkusuyla yaşıyoruz. İnsan doğamızı deneyimlemeye istekli değiliz.
düşüncenin doğası

Düşünce, enerji üretmek, istediğimizi yapmak için bizi harekete geçirmek için harika bir araç olarak hizmet eder. İçinde yaşadığımız bu toplumu düşünceden yola çıkarak yarattık. Ama düşünce nedir? Krishnamurti özellikle bu konuyu araştırmıştır: düşünce bilgimize dayanır, yapısı bilgi-hafıza-düşüncedir.
Bilgi, deneyimlediğimiz şeylerden gelir ve bu, düşüncenin başlangıcı olacaktır. Çünkü deneyim sınırlıdır, bilgi sınırlıdır, hafıza sınırlıdır ve düşüncelerimiz sınırlıdır. Dolayısıyla yarattığımız her şeyin sınırlı bir doğası vardır. Tanrılarımız, inançlarımız, ilerlemelerimiz ve keşiflerimiz; her şeyin her zaman genişletilip çürütülebilen sınırlı bir yapısı vardır.
Düşünce de korku yaratır
Yalnız kalma korkusu, terk edilme korkusu, diğer insanlarla uyum sağlayamama korkusu, olmak istediğimiz yere gidememe korkusu, reddedilme, kabul edilmeme, işinizi kaybetme korkusu; gelecekte olabileceklerden korkma vb.
Tüm bu korkular bizim tarafımızdan yaratılır, kendi gelişimimizi engeller, aklımızı korktuğumuz şeyi düşünmekle sınırlar. Yaşamdan korkar hale geliriz, geleceği düşünürüz, geçmişi düşünürüz ve çevreye nasıl hızla uyum sağlayacağımızı düşünürüz. Krishnamurti’nin dediği gibi, güvenlik istediğimizde korku ortaya çıkar:

korku aşkı yok eder
Krishnamurti bize korku olduğunda sevmenin mümkün olmadığı mesajını verir. Aşkın korkunun yanında yeri yoktur; tıpkı aşk gerçekten varken korkunun yeri olmadığı gibi. Bu enerjiler aslında zıttır.
Korkunun kökenini anlayarak, sevginin doğasını da anlayabiliriz. Bu, tüm insanlar tarafından paylaşılan bir şeydir; ölümden ve kayıptan korkarız ama bağlanma aşkı imkansız kılar.
Ölümün ne olduğuna dair inançlarımızla yarattığımız ölüm korkusu, ama ne olduğunu bilmiyoruz, ölmenin ne demek olduğunu yaşamadık. Yaşarken sürekli ölüyoruz. Krishnamurti şunu vurgular: yaşamak ölmektir.
Videoda görebildiğimiz bu büyük derinlikli mesaj, bizi özgürce yaşamaktan alıkoyan korkular üreten düşüncelerimizin saçmalığına götürüyor.
Her gün tutunduklarımızı terk ederek yaşayabilir miyiz? Bu soruyla Krishnamurti bize yaşamanın ne demek olduğunu anlatıyor ve sevgiyi deneyimlemek için bizi korkularımızdan kurtulmaya davet ediyor.